Tuesday 4 October 2011

Hayvan hakları gününde Laika'dan mektup var

Merhaba, adım Laika,
Moskova sokaklarında özgürce gezerken belediye tarafından yakalandım ve uzay araştırmaları merkezine yollandım. Albina ve Mushka adlı iki arkadaşım daha vardı burada. Bazı yüksek irtifa testlerinde falan kullanıldık. Sovyet bilimadamları, Moskova sokaklarında başıboş dolaştığımız için bizi seçti, çünkü biz sokaklarda yaşadığımız için zaten aşırı soğuk gibi zor şartlara alıştığımızı ve açlığa dayanıklı olduğumuzu düşünüyorlardı. Bir taşla iki kuş yani. Bir de diğer köpeklerle hiç kavga etmediğimden benim karakterimin mülayim olduğunu anlamışlardı. O yüzden uzaya çıkmak için ben seçildim. Bu hayatta hep cazgırlar kazanıyor zaten. :)
Hikayenin sonrası biraz acıklı gelebilir size, kabinin aşırı ısınması ve ani hızlanması falan. Neyse, Şimdi cennetteyim, ne hoşt diyen var ne tekmeleyen, ohhh. Bir sürü de arkadaşım var, hoplayıp coşuyoruz tüm gün. Trilyon tane kemiğim oldu, hepsini bulutlara gömüyorum. :)



Benim hikayemi merak edenlere biraz daha detay vereceğim;
3 Ekim 1957’de uzaya gönderilen ilk uydu Sputnik 1’in başarısından sonra, zamanın Sovyet lideri Nikita Khrushchev, ikinci bir uzay aracının fırlatılması emrini verdi. Bolşevik Devrimi’nin 40. yıldönümü olan 7 Kasım’a yetişmesi amacıyla daha az gelişmiş bir model inşa edildi ve ismi Sputnik 2 oldu. Ben de bu az gelişmiş araçla, bir yolculuğa çıkmak zorunda kaldım. Kimse bana fikrimi sormadı. Sorsalardı da söyleyemezdim zaten. O halde kim tutar onları, değil mi !!



Sputnik 2 uçuşu için üç köpek eğitildi. Albina, Mushka ve ben. Bu eğitime, mekiğin küçük kabininde rahat etmemiz için 15-20 gün küçük kafeslerde tutulmamız da dahildi. Ayrıca kan basıncını dengeleyecek özel yemeklerle beslendik. Ben özelikle, bu uçuş öncesinde özel bir "eğitim"e tabi tutuldum. Gitgide daha küçük kafeslerde bakıldım, santrifüj denen aletlere konuldum ve merkezkaç sınamalarından geçirildim, roket motorlarının gürültüsünü dinledim, sıvı yiyeceklerle beslendim. Beni uzay aracındaki koşullara alıştırmaya çalışıyorlardı. Oysa, kapalı alanda küçücük yerde tutulmamız yüzünden, çişimizi kakamızı yapamaz olduk, iyice huysuzlaştık. Ama yine de bana mısın demediler. Şİmdi hakkını yiyemem, uzay aracı fırlatılmadan önce, bi tane bilim adamı beni çocuklarıyla oynamam için evine götürdü. Ne kadar iyi bir adam diye düşünmüştüm. Çok güzel bir gündü. Sonradan öğrendim ki, Dr. Vladimir Yazdovsky adındaki bu adam, bir kitapta, "yaşayacak çok az zamanı kalmıştı, o yüzden iyi birşeyler yapmak istedim" yazmış. Sağolsun, o da birşeydir, ama beni hiç uzaya göndermeselerdi de sokaklarda sürtseydim daha büyük iyilik olurdu bence.
Rus uzay bilimci Oleg Gazenko tarafından yapılan son testleri de geçtim, fırlatılmadan üç gün önce araca yerleştirildim ve hep orada kaldım. Uzay aracının fırlatılacağı yer, Kazakistan'daki Baykonur uzay üssü, Ekim-Kasım aylarında çok soğuk olduğundan uzay kabinini sıcak tutmak için ısıtıcı bir sistem bağlanmıştı. İki görevli, benim durumunu sürekli takip etmekle görevliydi. 3 Kasım 1957'de, uçuştan hemen önce tüylerimi hafif bir alkol solüsyonuyla nemlendirdiler ve hayati işlevlerimi takip edecek algılayıcılar takıldı. Hava tazeleme sistemi sürekli oksijen sağlıyordu. Soğutma amaçlı basit bir vantilatör, kabin sıcaklığı 15 santigradı aştığında devreye giriyordu. Uzay kabininde yatmam ve oturmam için yeterli alan vardı. Yiyecek, suyla birlikte sıvı halde veriliyordu ve bana atlara bağladıkları gibi bir koşum takımı da bağlamışlardı.



Sonra yola çıktım. Fırlatmanın ardından, nabzımın dinlenme seviyesinin üç katına fırladığını tespit ettiler. Yörüngeye oturduktan sonra nabız hızım düştü, ancak bu düşüş bile yer testlerindekinden üç kat daha uzun sürdü.





Ne yazık ki bu yolculuktan geri dönemedim. Zaten Sputnik 2'nin Dünyaya dönüş mekanizması da yokmuş. Benim uzayda öleceğim ta başından belliymiş zaten. İnanılır gibi değil!



Ne şekilde öldüğümü de uzun süre gizlediler. Sovyet yetkilileri, benim oksijensizlikten öldüğümü veya zehirli gıda ile ötenazi yapıldığını söyledi. Oysaki ben, fırlatılıştan yaklaşık beş saat sonra stres ve aşırı ısınma nedeniyle öldüm. Bu gerçek de SSCB'nin yıkılmasından sonra, projeye katılan bir bilimadamı olan Dr. Dimitri Malaşenkov'un açıklamasıyla 2002 yılında ortaya çıktı. Benden sorumlu olan bilimadamlarından Oleg Gazenko, Sovyetler'in yıkılmasından sonra benim ölümünden büyük pişmanlık duyduğunu açıkladı.



"The more time passes, the more I'm sorry about it... We did not learn enough from this mission to justify the death of the dog."



Sağolsun bir kişinin pişman olması da birşeydir ama, hala benim ölümümü “haklı çıkaracak kadar şey öğrenemedik bu operasyondan” diyor yaa. :) İyi bişey söyledim diye düşünüyor ama bir alt mesaj da var burada. Çok şey öğrenseler sorun değildi yani!! Değerdi yani !! Siz insanları gerçekten anlayamıyorum...



Sonradan öğrendim ki, bu yolculuğa pek çok hayvan hakları kuruluşu ve hayvansever karşı çıkmış, propagandalar yapılmış, ama bunlar sonuçsuz kalmış. Olsun, yine de hepsine teşekkürler.



Bütün bu üzücü olaylardan sonra, tarihteki en ünlü hayvanlardan biri oldum. Moskova'daki Yıldızkent'te görev sırasında ölen uzayadamları için yapılan anıtın bir köşesinde benim resmim de konuldu. NASA, Mars’taki bir noktaya benim adımı verdi. Üzerinde resimlerim olan posterler ve pullar yapıldı. Adımı taşıyan çikolatalar üretildi. Çeşitli romanlara (örneğin Haruki Murakami’nin Sputnik Sweetheart, Lawrence Miles’ın Doctor Who, James Flint’in Habitus romanları), şarkılara (örneğin Tha Cardigans’ın Laika, Spacemonkeyz’in Laika Come Home, Divine Comedy’nin Laika isimli şarkı ve albümleri) ve filmlere (örneğin Lost in Space) konu oldu. Hiç gerek yoktu gerçi. Geç gelen şöhreti ne yapayım?





1960’da, iki köpek arkadaşım Pchyolka ve Mushka da, Sovyet uzay çalışmaları sırasında Korabl-Sputnik 3’ün uzay mekiğinin kaza ile çökmesi sırasında öldü.



İnsanlar, benden sonra akıllanırlar sanıyordum ama nerdeee? Akıllanmadıkları gibi daha da delirdiler.



Mektubuma son verirken size biraz akıl fikir tavsiye etmek istiyorum, sevgili insanlar.



Yaşamın sizin olduğu kadar, hayvanların da hakkı olduğunu ve kendi üstün ihtiyaçlarınız veya amaçlarınız için kullanılacak “malzemeler” olmaktan daha öte değerde olduğumuzu anlamanız gerekiyor. Eğer
 içinizden biri dahi zulmün kötü birşey olduğunu düşünüyorsa, hayvan zulmünün de kötü olduğunu düşünmeye başlamalısınız. İkisi birbirinden ayrılamaz. İnsana zulüm, çocuğa veya kadına zulüm kötüdür ama hayvana zulüm kabul edilebilir diye düşünenleriniz varsa, çok ama çok yanlıştasınız. Hem de çok ayıp ediyorsunuz.



Benden bu kadar, unutmayın dünyada sadece siz yaşamıyorsunuz. Biraz efendi olun.

Burada uzaydayken dünyaya yolladığım son görüntüm var.


Sevgiyle kalın.
Laika
















Bu mektup için kullanılan kaynaklar:

http://en.wikipedia.org/wiki/Laika
http://www.animalliberationfront.com/
ALF Primer, A Guide For Direct Action and Animal Liberation Front
The Most Neglected Animal Rights Issue, By a VHEMT Supporter; No Compromise, Vol. 4

No comments:

Post a Comment